top of page

ÜNİTE 6

ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK  DIŞ POLİTİKASI VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ

 

TÜRK DIŞ POLİTİKASI:

Millî dış politika; bağımsız bir devletin, diğer devletlerle olan ilişkilerinde, benimsediği ilkeler doğrultusunda izlediği yoldur. İzlenen bu yolda öncelikle yurdun bölünmezliği ve ulusun bağımsızlığı göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer ulusların haklarına da saygı gösterilmelidir. Atatürk’ün dış politika ile ilgili görüşlerini en iyi "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini ortaya koymaktadır.

Atatürk'ün belirlediği millî dış politikamızın esasları şunlardır:

1-Bağımsızlığımızı korumak

2-Milli çıkarlarımızı korumak ve

3-Milli sınırlarımız içinde kalmak

4-Gerçekleşmeyecek amaçlar peşinde olamamak

5-Barışçı olmak

6-Diğer devletlerle dostluk ve eşitliğe dayalı ilişkiler kurmak

7-Diğer devletlerin iç politikalarına karışmamak ve onların da bizim iç politikamıza karışmamalarını sağlamak

8-Dünyadaki gelişmeleri göz önünde  tutmak

YABANCI OKULLAR

NÜFUS MÜBADELESİ: Yunanistan ile nüfus değişimi yapıldı

 

MUSUL SORUNU : İngilizler, Mondros Ateşkes Anlaşması'nın imzalandığı gün henüz Türk birliklerinin elinde bulunan Musul'u işgal ettiler. Bölgedeki zengin petrol yataklarına sahip olmak isteyen İngiltere, Musul sorununun Lozan Barış Antlaşması'yla kesin çözüme ulaştırılmasını engelledi. Konferansta Türkiye, bölge halkının çoğunluğunun Türk olduğunu bu nedenle bölgenin Türkiye'ye bırakılması gerektiğini savundu. İngiltere buna karşı çıktı. Böylece Türkiye-Irak sınırının belirlenmesi ve Musul sorununun çözümlenmesi, Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak görüşmelere bırakıldı. Bir çözüm sağlanamazsa Milletler Cemiyetine başvurulacaktı.

Musul sorununu barışçı yollardan çözmek amacıyla 19 Mayıs 1924'te İstanbul'da Haliç Konferansı adı verilen bir toplantı düzenlendi. Ancak İngiltere bu toplantıda Lozan'dakinden daha aşırı isteklerde bulundu. Musul yanında Hakkâri ilinin de kendi yönetiminde bulunan Irak'a bırakılması gerektiğini savundu. Bu nedenle bir antlaşma sağlanamadı ve görüşmeler kesildi.

İngiltere, Türkiye-Irak sınırında karışıklıklar çıkardı ve Güneydoğu Anadolu’daki  Şeyh Sait Ayaklanması'nı destekledi. Böylece Musul nedeniyle yapılacak bir askerî harekâtta Türkiye'yi güçsüz bırakmayı amaçladı. Bu sırada , Musul sorunun çözümü için İngiltere , Milletler Cemiyetine ve   Lahey Adalet Divanı’na başvurdu ; ancak Musul sorunu buralarda da çözüme kavuşturulamadı.

Şeyh Sait Ayaklanmasıyla uğraşıp askeri gücü azalan Türkiye ile İngiltere arasında yapılan görüşmeler sonucunda 5 Haziran 1926'da Ankara Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Musul ,İngiltere’nin sömürgesi Irak'a bırakılacak, ancak bölgeden elde edilen petrol gelirinin   % 10'u      25 yıl süreyle Türkiye'ye verilecekti.   Böylece Türkiye-Irak sınırı çizildi ve  Musul sorunu çözüldü.

 

BOĞAZLAR SORUNU : Lozan Barış Antlaşmasıyla, İstanbul ve Çanakkale  Boğazlarının yönetimi Türkiye'nin başkanlık edeceği “Boğazlar Komisyonuna”bırakılmıştı. Ayrıca Boğazlar Bölgesi'nde asker bulundurulmayacaktı. Bu durum, Türkiye'nin güvenliği açısından     olumlu sayılmazdı. Ama Milletler CemiyetininDünyada barışı koruyacağı ve silâhsızlanmaya gidileceği düşünüldüğü için boğazlarla ilgili    bu şartlar kabul edilmişti.  

1930’lu yılların başında, dünyada  İtalya, Habeşistan'a (Etiyopya’ya) saldırdı;Rodos adası  ve Ege denizindeki oniki adayı silâhlandırdı. Almanya, Ren Bölgesi'ni yeniden silâhlandırdı. Japonya, Mançurya'ya girdi.Dünyadaki devletler silahlanmaya başladılar ve  Böylece dünyada savaş çıkması olasılığı arttı. Bu nedenle Türkiye, ilk fırsatta  Boğazlarda egemenliğini sağlamaya karar verdi.

Türkiye, Lozan Barış Antlaşmasının Boğazlarla ilgili maddelerini imzalayan devletlere ve Sovyetler Birliği'ne  başvurarak; Boğazlar konusunun yeniden görüşülmesi için bir konferans toplanmasını istedi.                                            

İsviçre'nin Montrö şehrindeki konferansta yapılan görüşmeler sonucunda 20 Temmuz 1936'da Montrö Boğazlar  Sözleşmesi imzalandı.

Bu sözleşmeye göre;

1-Boğazlar Komisyonu kaldırılacak ve görevleri Türk Hükûmetine devredilecekti.

2-Türkiye, Boğazları silâhlandırabilecekti. Türkiye tarafsız ve savaş dışında ise savaşan tarafların gemileri Boğazlardan geçemeyecekti.

   Türkiye savaşa girdiğinde ise Türk Hükûmeti savaş gemilerinin Boğazlardan geçişini istediği gibi düzenleyebilecekti.

3-Barış zamanında ticaret gemilerinin Boğazlardan geçmeleri serbestti.

Montrö Sözleşmesi ile Türkiye, yüz yıldan bu yana süren Boğazlar Sorunu'nu çözdü, buradaki egemenliğini ilân etti ve tam bağımsızlığını  pekiştirdi.

 

                BALKAN ANTANTI (ANTLAŞMASI): Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra barışı korumak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti , başarılı olamadı. 1930’lu yılların başından itibaren, başta Almanya ve İtalya olmak üzere Avrupa devletleri hızla silâhlanmaya başladılar. Almanya ve İtalya’nın  Balkanları  hedef alan politikaları , Balkanlardaki  ülkeleri endişelendirdi ve güç birliği yapmaya yönlendirdi.

Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya,  Balkanlardaki bu  tehlikeye karşı güç birliği yapmak üzere Romanya’nın başkenti Bükreş'te  9 Şubat 1934'te Balkan Antantı'nı imzaladılar.

Bu antlaşmayla ülkeler sınırlarını karşılıklı olarak güvence altına almış, ortaya çıkabilecek tehlikelere birlikte karşı koymaya karar vermişlerdi.

Balkan Antantı'nın imzalanmasıyla Türkiye batı sınırının güvenliğini sağlamış ;  bölgenin  ve dünyanın  barışına katkıda bulunmuştur.

                *Bulgaristan Makedonya sorunu yüzünden, Arnavutluk ise İtalya’dan çekindiği için katılmadı.

SÂDÂBAT PAKTI (ANTLAŞMASI) : İtalya, 1935 yılında Afrika’daki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etti ve Akdeniz’in   Doğusundaki bölgede (Orta Doğu’da) yayılmacı bir politika izlemeyi sürdürdü. Bu durum, Orta Doğu'da bulunan ülkeleri endişelendirdi ve   önlem almaya yöneltti.

Bu nedenle 8 Temmuz 1937'de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan İran’ın başkenti Tahran'da bulunan Sâdâbat Sarayı'nda  Sâdâbat Paktı (Antlaşması)  İmzalandı.

Sâdâbat Paktı'na göre, taraflar ortak sınırlarını koruyacaklar, birbirlerine karşı saldırıya geçmeyecekler, uluslar arası uyuşmazlıklarda birlikte hareket edecekler  ve birbirlerinin iç işlerine karışmayacaklardı.

Böylece Türkiye, Sâdâbat Paktı ile II.Dünya savaşı öncesinde  doğu ve güneyindeki sınırlarının güvenliğini sağlamış oldu.

 

HATAY SORUNU: Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandığında İskenderun ve Hatay Türklerin elindeydi. Bu bölgede yaşayan halkın büyük çoğunluğu da Türk'tü. Bu bölge, anlaşmanın imzalanmasından sonra İngilizler tarafından işgal edildi. Ama İngilizler burasını daha önce Osmanlı topraklarının paylaşılması için yapılan antlaşmalar uyarınca Fransızlara devrettiler.

Türkiye-Suriye sınırı da Fransızlarla 1921'de yapılan Ankara Antlaşması ile çizildi. Antlaşma yapılırken Türkiye,Hatay’ın kendisine bırakılmasını istedi. Ama Fransızlar, burasının sömürgesi olan Suriye'nin bir parçası olduğunu söyleyerek Türkiye'nin isteğini kabul etmediler.

Oysa Misakı millî kararlarına  göre İskenderun(Hatay) Türkiye'nin ayrılmaz bir parçasıydı. Buna rağmen imzalanan Ankara Antlaşması ile Hatay Fransız yönetimindeki Suriye’ye kaldı.

1936 yılında Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'na neden olan gelişmelerin ortaya çıkması üzerine Fransa, Suriye'deki manda(sömürge) yönetimine son verdi ve buradan çekildi.  Bu durum, Hatay sorununun yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Çünkü Suriye ile birlikte Hatay'ın yönetimi de Suriye hükûmetine devredilmiş gibi oluyordu. Türkiye, konunun Milletler Cemiyetinde görüşülmesini istedi. Cemiyet aracılığı ile Türkiye ve Fransa arasında yapılan görüşmeler sonucunda Hatay'da bağımsız bir devlet kurulmasına karar verildi. Bir anayasa hazırlandı, seçimler yapıldı ve  2 Eylül 1938'de Hatay Devleti kuruldu.

Avrupa'da savaş olasılıklarının artması üzerine Fransa, Türkiye ile 23 Haziran 1939'da Ankara'da yeni bir antlaşma imzaladı ve Hatay'ın Türkiye'ye bağlanmasına razı oldu. Böylece Hatay'ın Türkiye'ye bağlanması konusundaki tüm engeller ortadan kalktı.

Hatay Millet Meclisi , 29 Haziran 1939'da oy birliği ile Türkiye'ye bağlanmaya karar verdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 7 Temmuz'da kabul ettiği bir yasa ile Hatay'ın bir il olarak Türkiye toprakları içinde yer almasını onayladı.

                Böylece, kendisi görmese de Atatürk’ün çabaları sonucunda Hatay , 1939’da Türkiye’ye katıldı ve Hatay Sorunu çözüldü.

 

ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ                           

 

ÜNİTE 7

ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE:

II.DÜNYA SAVAŞI

Kazanımlar

1.   İkinci Dünya Savaşı’nın sebep, süreç ve sonuçlarını Türkiye’ye etkileri açısından değerlendirir.
2.   Türkiye’de çok partili siyasî hayata geçişi hızlandıran gelişmeleri demokrasinin gerekleri açısından inceler.
3.   Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumundan ve öneminden yola çıkarak İkinci Dünya Savaşı sonrası değişen ülkeler arası ilişkileri değerlendirir. 
4.   İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de meydana gelen toplumsal, kültürel ve ekonomik gelişmeleri inceler. 
5.   Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizde huzur ve barışı sağlamak, ülkemizi ve cumhuriyetimizi koruyup kollamak ile ilgili görevlerini kavrar.
6.   Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine yönelik iç ve dış tehditlere karşı korunması konusunda duyarlı olur.
7.   SSCB’nin dağılmasının dünyaya ve ülkemize etkilerini inceler. 
8.   Türkiye ve yakın çevresindeki enerji kaynaklarını jeopolitik ve jeoekonomik önem açısından değerlendirir.
9.   Körfez Savaşlarının Türkiye’ye siyasî ve ekonomik etkilerini inceler. 
10.   Doğal kaynaklardan verimli şekilde yararlanmaya yönelik projeleri ülkemizin kalkınma politikaları çerçevesinde değerlendirir.
11.   Türkiye-Avrupa ilişkilerini Atatürk’ün gösterdiği hedefler ve millî dış politikanın temel ilkeleri doğrultusunda inceler.

 

ATATÜRK’ÜN  II.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDEKİ  GÖRÜŞLERİ:

                Atatürk Döneminde Türkiye toprakları etrafında bir barış çemberi oluşturuldu. Buna karşın dünya siyasetindeki gelişmeler büyük bir savaşın habercisiydi. Birinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan devletler (İngiltere,Fransa ), yenilenlere ağır koşullar taşıyan antlaşmalar imzalatmışlardı.Yenik Almanya, imzaladığı ağır şartları olan  Versay Antlaşması'ndan kurtulmaya çalıştı.

Atatürk, bu antlaşma hakkında şöyle bir değerlendirme yapıyordu: " Versay Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı'na sebebiyet vermiş olan faktörlerden hiçbirini ortadan kaldırmadığı gibi ;aksine bütün başlıca rakipler arasında uçurumu büsbütün derinleştirmiştir. "

İtalya da savaştan galip çıktığı hâlde elde ettiği sonuçtan memnun değildi. Bu nedenle de 1935’te Afrika’daki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı)  işgal etti.

                Devletler arası ilişkileri de çok yakından izleyen Atatürk, yaşamının son aylarında bu durumu şöyle değerlendirdi:" Dünyaya egemen olan ulusları idare edenler arasında ne yazık ki birinci derecede devlet adamı çıkmıyor. Avrupa'da birkaç maceraperest Almanya ile İtalya'nın başında zor kullanarak bulunuyorlar. Karşı karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının güçsüzlüklerinden cesaret alıyorlar. Bunlar bugün dünyayı kana bulamaktan çekinmeyeceklerdir. Eski dostumuz Sovyet Hükûmeti âcizlerle maceraperestlerin yanlış hareketlerinden yararlanmasını bilecektir. Bunun sonucunda dünya sorunları ve dengesi tümüyle değişecektir. İşte bu dönem sırasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük yanlış yapmamız durumunda başımıza ateşkes yıllarından daha çok felâketler gelmesi mümkündür..."

Atatürk , yukarıda da söylediği  gibi 1930’lu yıllarda  Almanya ve İtalya’nın silahlanması nedeniyle  yakın gelecekte dünyada büyük bir savaşın çıkacağını belirtmiştir. Bu çıkacak  dünya savaşında  Türkiye’nin  savaşa katılmayıp, dünya barışının sağlanmasına  yardımcı olması gerektiğini belirtmiştir.

 

II. DÜNYA SAVAŞININ  NEDENLERİ  :

1- Almanya'da Germen(Alman) ırkının üstün olduğunu savunup başkan olan  Hitler’in ,ağır şartları olan Versay    Antlaşmasına son verip , Fransa’dan Ren bölgesini almak ve Avrupa'da egemen olmak istemesi.

2- İtalya’da , 1922 yılında Mussolini'nin başkanlığındaki Faşist Parti iktidara geldi. Mussolini başkanlığındaki İtalya’nın                     eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak için 1935’te Afrika kıtasındaki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etmesi ve Akdeniz çevresinde yayılmak istemesi.

3- Sovyet Sosyalist Rusya’nın, Birinci Dünya savaşı sonrasında Brest-Litowsk Antlaşması ile kaybedilen yerleri geri almak istemesi.

4- Japonya’nın Çin’e ait olan Mançurya bölgesini işgal edip ,Asya kıt'asında sömürge elde etmek istemesi. Bu  bölgede güçlü olan İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bunu engellemeleri.

5- Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada barışı korumak amacıyla sağlamak amacıyla kurulan Milletler cemiyetinin , güçlü devletlerden yana olup barışı koruyamaması.

Not: Birinci Dünya savaşının sonuçları , İkinci  Dünya savaşının başlamasına ortam hazırlamıştır.

 

II. DÜNYA SAVAŞININ  BAŞLAMASI

ÜÇLÜ MİHVER DEVLETLERİ:Almanya,İtalya,

Japonya

 MÜTTEFİK DEVLETLERİ:İngiltere,Fransa,ABD, S.Rusya İtalya , 1935’te Afrika kıtasındaki  Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etti. Almanya , Fransa ile arasındaki  Ren Bölgesini  1936’da işgal etti.  Japonya’nın Çin’e ait olan Mançurya bölgesini işgal etti.Aynı siyaseti yürüten  Almanya,İtalya ve Japonya   “Üçlü Mihver Devletleri”grubunu kurdular.

Almanya , 1938'de Avusturya'yı, 1939'da da Çekoslovakya’yı ele geçirdi. Sonra Almanya ve Sovyet Rusya tarafsızlık anlaşması imzalayıp , Polonya  topraklarını  1 Eylül 1939’da işgal  etmeye  başladılar. Polonya’nın  yanında yer alan İngiltere  ve  Fransa’nın  3 Eylül 1939’da Almanya’ya  savaş  ilan  etmesiyle 1939’da II.Dünya Savaşı başladı.İtalya , Almanya’nın yanında savaşa girip Yunanistan’a saldırdı.Almanya , Avrupa’da Danimarka,Belçika,Hollanda,Fransa,Yugoslavya,Romanya, Yunanistan ve  Bulgaristan’ı işgal etti.Sonra  Rusya’ya da saldırdı. Bunun üzerine Sovyet Rusya ,Fransa ve İngiltere 1941’de “Müttefik  Devletler” grubunu  kurdular. 1941’de Japonya ,Uzak Doğuda Havai adalarındaki  ABD  deniz donanmasına saldırınca ; ABD , Japonya’ya savaş ilan etti ve Müttefik Devletler grubuna katıldı.

                II. Dünya Savaşının başında Üçlü Mihver  Devletleri  başarılı oldular ve Müttefik Devletlere karşı üstünlük sağladılar. Ancak  Almanya'nın Rusya saldırısı başarılı olmadı. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nin de savaşa girmesi ile savaşın dengeleri değişti. 3 Eylül 1943'te İtalya ateşkes imzalayarak savaştan çekildi. 7 Mayıs 1945'te de Almanya teslim oldu. Savaşı sürdüren Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine 1945 yılının Ağustos ayında Amerika Birleşik Devletleri atom bombası attı. Japonya, silâhın verdiği zarar nedeniyle gücünü yitirdi ve 10 Ağustos 1945'te teslim oldu.

2 Eylül 1945'te Japonya'nın imzaladığı teslim belgesi ile 1939’dan 1945’e kadar altı yıl süren İkinci Dünya Savaşı sona erdi.

 

II. DÜNYA SAVAŞININ  SONUÇLARI:

1-        Savaşta yaklaşık 38 milyon insan öldü.

2-        Mihver Devletler(Almanya,İtalya,Japonya)  yenildi.

3-        Faşist  ve  ırkçı  devlet  yönetimleri yıkıldı.

4-        Avrupalı Devletlerin (İngiltere ve Fransa gibi) , Asya ve  Afrika’daki  sömürge ülkelerinde (Hindistan ve Cezayir gibi) bağımsızlık hareketleri başladı.

5-        “Dünyanın iki süper gücü” denilen   ABD  ve  Sovyet Sosyalist  Rusya Devleti  arasında “Soğuk Savaş Dönemi” başladı.

6-        Savaş süresince kullanılan yeni silâhlar ve  atom bombası büyük kayıplara neden oldu.

7-        Dünyada barışı korumak için 1945’te  Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM)  kuruldu.

 

II DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN TUTUMU : İkinci Dünya Savaşı'nda müttefikler de Mihver Devletleri de Türkiye'ye kendi yanlarında savaşa girmesi konusunda baskı yaptılar. Ama Türkiye yeni kazandığı bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumakta kararlıydı. Bu nedenle Atatürk’ün “Yurtta Barış , Dünyada Barış” ilkesini temel aldı ve savaş dışında kalıp, tarafsızlık politikası izledi.

                Almanya'nın Polonya'ya saldırmasından sonra 19 Ekim 1939'da Türkiye,  İngiltere ve Fransa ile bir karşılıklı yardım antlaşması imzaladı. Bu antlaşma gereğince Fransa ile İngiltere'nin sürükleneceği Akdeniz Bölgesi'ndeki bir saldırı durumunda;  Türkiye bu iki devlete elinden gelen yardımı ve desteği gösterecekti. Buna karşılık Türkiye'nin bir Avrupa devletinin saldırısına uğraması durumunda İngiltere ve Fransa gereken yardımı yapacaktı.

Almanya'nın Fransa'ya saldırması ve İtalya'nın da Almanya'nın yanında yer alması üzerine İngiltere ve Fransa antlaşma gereğince Türkiye'nin savaşa girmesini istediler. Ama Türk dış politikasında temel ilke, imzalanmış bulunan ittifak antlaşmalarında öngörülen yardımlara rağmen olanakların elverdiğince savaşa katılmamak ve savaşan taraflarla ilişkileri dengeli bir biçimde sürdürmekti.Bu nedenle Türk Hükûmeti, böyle bir girişimin ülkeyi Sovyetler Birliği ile anlaşmazlığa sürükleyeceğini belirterek savaş dışında kalmak  istediğini bildirdi.

Almanların Balkanlara yönelmesinden sonra Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler düzeldi. Bu arada İngiltere Türkiye'den hava üslerini kullanma izni istedi. İngiltere'nin gerekli yardımı yapmayacağını düşünen Türkiye bu isteği de reddetti.

Almanya da Irak'a asker geçirmek için Türkiye'den izin istedi ve bunun karşılığında Ege adalarından bazılarını Türkiye'ye vereceğini belirtti . Türkiye, bu isteği de kabul etmedi. Bunun üzerine Almanya, Türkiye ile 18 Haziran 1941'de bir Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzaladı. Sovyetler Birliği'ne saldırmaya karar vermiş olan Hitler, Türkiye'nin yansız kalmasını yeğlemişti. Türkiye de saldırıya uğramadığı sürece savaşa katılmak istemiyordu. Bu nedenle böyle bir antlaşma her iki tarafın da yararınaydı.

 Sovyetler Birliği'nin Alman kuvvetlerini Stalingrad önlerinde durdurmaları, savaşın kaderini müttefikler lehine çevirince Türkiye iki yönden gelen baskılarla karşılaştı. Müttefikler, 1942 yılı sonlarında Mısır’ın başkenti Kahire'de Türkiye'ye savaşa girme çağrısında bulundular. Türk hava alanlarının kendileri tarafından kullanılmasına izin verilmesini ve Türkiye'nin 1943 yılının sonuna kadar savaşa girmesini istiyorlardı.

 İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği Türkiye'nin katılımıyla Balkanlarda yeni bir cephenin açılmasını sağlamak amacındaydı. Bunun için İngiltere başbakanı Churchill(Çörçil) ile Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü 30 Ocak 1943'te Adana'da görüştü.

İsmet İnönü'ye, İtalya'ya karşı bir cephenin açılacağını, onun yenilgiye uğratılmasıyla Sovyetler Birliği'nin kuzeyden harekete geçeceğini belirterek Türkiye'nin kendi yanlarında savaşa girmesini istediklerini söyledi. Ama İnönü, Türkiye'nin Sovyetler Birliği'ne güvenemeyeceğini ve Türk ordusunun savaş araç ve gereçlerinin yetersiz olduğunu belirtti. Bu nedenle Türkiye'nin savaşa girmesi olanaksızdı.

Bundan sonra müttefik devletler, 28 Kasım-1 Aralık 1943 tarihlerinde İran’ın başkenti Tahran’da tekrar bir araya geldiler. Yapılan toplantıda Türkiye'nin savaşa zorlanmasına karar verdiler.

Churchill, cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Kahire'de buluştu. İkinci Kahire Konferansı adı verilen bu görüşmede İsmet İnönü yine Türk ordusuna verilmesi öngörülen araç gereçlerin henüz yarısının bile verilmediğini belirterek Türkiye'nin savaşa giremeyeceğini bildirdi. Ancak müttefiklerini memnun etmek isteyen Türkiye, onlar lehine bazı kararlar da aldı. Müttefiklerin Roma'ya girmeleri üzerine Hitler'in yenileceği belli olunca 2 Ağustos 1944'te Almanya ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesti. 6 Ocak 1945'te de Japonya ile olan ilişkiler kesildi.

Savaşı kazandıklarına inanan müttefik devletler  4-11 Şubat 1945'te yaptıkları toplantıda;  yeni kurulacak Birleşmiş Milletler Teşkilâtına 1 Mart 1945'e kadar Japonya ve Almanya'ya savaş açmış devletlerin katılmasını öngören bir karar aldılar.

Birleşmiş Milletler Teşkilatına katılmak isteyen Türkiye , 23 Şubat 1945'te formalite olarak kağıt üzerinde  Almanya ve Japonya'ya savaş ilân etti . Ancak bu sırada Almanya'nın yenilgisi kesinleştiğinden Türkiye fiilen savaşa girmemiş oldu.Daha sonra Türkiye ,Müttefik Devletlerin kurduğu 1945’te Birleşmiş  Milletler Teşkilatına;1952’de Kuzey Atlantik Paktına (NATO)

üye oldu.

bottom of page