top of page
               2. ÜNİTE
         "MİLLİ UYANIŞ"

A)BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ

OSMANLI DEVLETİ HANGİ CEPHEDE?

1.Dünya Savaşının Nedenleri:

Birinci Dünya Savaşı 28 Haziran 1914’te bir Sırp Milliyetçinin Saraybosna’da Avusturya-Macaristan Veliahtı ile eşini öldürmesi işe başlamıştır. Bu suikastin bir dünya savaşına yol açmasının iki temel nedeni vardır;

a)SÖMÜRGECİLİK YARIŞI: Sanayi İnkılâbı sonrası sanayileşen Avrupa devletleri ürettikleri fazla ürünler için pazar,sanayileri için de hammadde arayışına girdiler. Bu durum Avrupa devletleri arasında sömürge rekabetini hızlandırmış çıkar çatışmalarına neden olmuştur.

b)MİLLİYETÇİLİK AKIMI: Fransız İhtilalı’nın yaydığı Milliyetçilik akımı Avrupa’da siyasi ve sosyal hayatta büyük değişikliklere yol açtı. Her milletin kendi geleceğine kendisinin karar vermesi anlamına gelene Milliyetçilik akımı Osmanlı ve Avusturya Macaristan gibi çok uluslu devletlerin yıkımına neden oldu.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞININ BAŞLAMASI:

Avrupa devletleri arasındaki siyasi ve ekonomik rekabet gruplaşmalara neden oldu. İTTİFAK DEVLETLERİ VE İTİLAF DEVLETLERİ adı verilen bu gruplara zamanla değişik ülkeler katıldı.

Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Ferdinand’ın öldürülmesi üzerine Sırbistan’a savaş açtı. Rusya Sırbistan’ın yanında yer aldı… Fransa ve İngiltere’de Rusya’yı destekledi. Almanya ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun yanında yer aldı. Savaşın başlarında tarafsızlığını ilan eden İtalya bir süre Almanya’nın yanında ayrılarak İtilaf devletlerinin yanında savaşa girdi.

DEVLETİNİN BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINA GİRMESİ;

 

Osmanlı Devleti’nin topraklarının geniş olması, coğrafi konumunun uygun olması nedeniyle her iki taraf içinde önem kazanıyordu. Almanya yanında savaşa girerse savaştaki yükünün azalacağını, padişahın halife sıfatı sayesinde tüm Müslümanları savaşa katmayı düşünüyordu. İtilaflar ise savaşı geniş bir alana yayılmaması için Osmanlının savaşa girmesini istemiyorlardı.

Sonuçta Osmanlı yöneticileri savaş Almanya yanında girme kararı aldılar. İngilizlerden kaçan iki Alman gemisi (GOEBEN VE BRESLAU) Osmanlıya sığınınca Osmanlı bu gemileri satın aldığını duyurdu. Gemilerin isimleri YAVUZ ve MİDİLLİ yapıldı. Bu gemiler aynı gece Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını bombalayınca Osmanlı savaşa girmiş oldu

 

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞININ SONA ERMESİ

 

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı uzayınca asker ve malzeme yetersizliği yüzünden zor durumda kaldı. Bulgaristan’ın savaştan çekilmesiyle Osmanlı’nın Avusturya ce Almanya ile bağlantısı kesildi. Bu yüzden ateşkes istemek zorunda kaldı.

MONDROS’UN ÖNEMİ:

Osmanlı Devletinin başkenti İstanbul, 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri savaş gemilerinden oluşan bir filo ile fiilen işgal edildi.

Türk tarihinde imzalanmış en ağır şartlara sahip antlaşma Mondros’tur.

Bu antlaşma ile Osmanlı devleti fiilen tarihe karışmıştır.

En ağır maddeleri şunlardı:

  • MADDE: İtilaf devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumda,istedikleri herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekler. (7. madde)

GİZLİ AMAÇ: Anadolu’nun diğer yerlerini de işgal edebilmek için uygun koşulları oluşturmak ve dayanak sağlamak.24. MADDE: Altı vilayette (Erzurum, Van, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, Bitlis) bir karışıklık çıkması halinde,itilaf devletleri,bu vilayetlerden herhangi bir kısmını işgal edebilecekler. (24. madde)

GİZLİ AMAÇ: Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurmak.

İŞGALLER: Ateşkes Antlaşması savaşı bitiren geçici bir antlaşmadır. Asıl durum barış antlaşması imzalandıktan sonra ve hükümetler tarafından onaylanmasına rağmen itilaf devletleri barış antlaşmasını beklemeden Osmanlı topraklarını işgal etmeye başladılar. Mondros’tan sona işgal edilen yerler şöyledir:

ABD Başkanı Wilson Birinci Dünya Savaşından sonra 8 Ocak 1918’de bazı ilkeler yayımladı. 14 maddeden oluşan bu ilkelerde; gizli antlaşmalar yapılmamasını, antlaşmaların açık ve şeffaf olmasını, yenen devletlerin yenilen devletlerden toprak almamasını, milletlerin çoğunluk olduğu yerlerde kendilerine bağımsızlık tanınmasını, Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerden hâkimiyetin onlara ait olmasını ve Boğazların tüm milletlere açık olmasını istedi. Wilson İlkelerinde yer alan “Yenen devletler yenilen devletlerden toprak almayacaktır” maddesi savaşın bitişini hızlandırmıştır.

PARİS BARIŞ KONFERANSI

(18 OCAK 1919)

Toplanma Amacı: Birinci Dünya Savaşı sonunda yenen devletlerle yenilen devletler arasında yapılacak barış antlaşmalarının şartlarını belirlemek.

Konferansın İki Önemli Gündem Maddesi:

 

1- Savaş sonrası Avrupa haritasını yeniden çizmek.

 

2- Osmanlı topraklarının paylaşım planını yeniden yapmak. [İtilaf Devletleri Birinci Dünya Savaşı öncesinde zaten Osmanlıyı gizli anlaşmalarla paylaşmışlardı. Ama kendisine Boğazlar ve İstanbul verilen Rusya’nın 1917’de Bolşevik ihtilali sonrasında savaştan çekilmesi İtilaf Devletlerinin yeni bir paylaşım planı yapmasını gerektirdi.]

Katılan Ülkesi sayısı: 32

Başkanlık Eden Ülkeler: ABD, Fransa ve İngiltere

İtilaf devletleri, Paris Barış Konferansında, ABD Başkanı Wilson tarafından belirlenen ilkelere ters düşmemek ve sömürge düzenini devam ettirmek üzere MANDA VE HİMAYECİLİK adı verilen yeni bir sistem ortaya koydular.

MANDA VE HİMAYECİLİK: Kendisini idare edemeyecek kadar zayıf ve güçsüz ülkelerin güçlü devletler tarafından yönetilmesi sistemi İZMİR’İN İŞGALİ (15 Mayıs 1919)

Birinci Dünya Savaşından önce Batı Anadolu bölgesi İtalya’ya vaat edilmişti. Ama İngiltere burada güçlü İtalya yerine kolaylıkla yönlendirebileceği bir Yunanistan’ın olmasını çıkarlarına uygun buldu. Paris Barış Konferansında bu yüzden İzmir’i Yunanlıların işgal edilmesine karar verildi. Bu durum İtilaf devletleri arasında görüş ayrılığı bulunduğunu göstermektedir.

Yunanlılar İtilaf Devletlerinin donanmasının da desteği ile 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal ettiler. İşgal ettikleri yerlerde katliama giriştiler. İzmir’in işgali Anadolu’da geniş yankı buldu.

         CEMİYETLER

Osmanlı devletinin Mondros’tan sona başlayan işgallere sessiz kalması üzerine Türk halkı işgallere karşı sessiz kalmayacağını gösterdi. Bu amaçla Anadolu’nun pek çok yerinde cemiyetler kuruldu. Bu cemiyetler, halkın direnişe karşı önce protesto mitingleri düzenlediler, protesto telgrafları çektiler. Silahlı direniş için hazırlık yaptılar. Basın yoluyla işgallerin haksızlığını dünyaya duyurmayı amaçladılar.

Bununla birlikte azınlıklar ve bazı Osmanlı vatandaşları da işgallerin kolaylaştırmasını sağlamak, devlet kurmak, değişik çıkarler elde etmek için cemiyetlerde kurdular.

BU YÜZDEN CEMİYETLERİ KENDİ ARASINDA MİLLİ VARLIĞA YARARLI CEMİYETLER VE MİLLİ VARLIĞA ZARARLI CEMİYETLER olarak ikiye ayırıyoruz.

MİLLİ VARLIĞA YARARLI CEMİYETLER:

  • A) Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti: 1919’da Sivas’ta kuruldu. Ülkenin birliği ve bağımsızlığı için İtilaf devletlerine karşı protesto mitingleri düzenledi, telgrafları çekti.

  • B) Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: 1918’de Edirne’de kuruldu. Bölgedeki Yunan işgaline direnmek ve iddialarına cevap vermek amacındaydı.

  • C) İzmir Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Cemiyeti: İzmir’de çoğunluğun Türklere ait olduğunu tüm dünyaya duyurmak ve ispat etmek amacıyla kuruldu. Direniş hareketlerine silah ce cephane sağladı.

  • D) Vilayat-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti: Doğu illerimizde kurulacak Ermeni devletine karşı kuruldu. Gazete çıkararak (Vatan/Fransızca; Hadisat/ Türkçe) propaganda yaptı.

  • E) Trabzon Muhafazai- Hukuk-ı Milliye Cemiyeti: Doğu Karadeniz’de hak iddia eden Rum ve Ermenilerle mücadele etmek için 1918’de kuruldu.

  • F) Kilikyalılar Cemiyeti: Adanalılar, Tarsuslular, Maraşlılar ve Antepliler tarafından 1918’de kuruldu. Bölgedeki işgallere karşı direnişi örgütlemek amacındaydı.

  • G) Milli Kongre Cemiyeti: 70 kadar cemiyetin ikişer temsilcisinin katılımı ile 1918’de İstanbul’da kuruldu. Amacı dünyada Türkler aleyhinde yapılan olumsuz propagandalara yayın yoluyla cevap vermekti. Diğer cemiyetlerin aksine amacı bölgesel değil ulusal olan bir cemiyettir.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

YARARLI CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ:

  • Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ( İzmir’in işgal edilmesiyle) kuruldular.

  • Düşman işgalini önlemek ve Türk milletinin bağımsız yaşamasını sağlamayı amaç edinmişlerdir.

  • Önceleri yayın yoluyla mücadeleyi, sonraları silahlı mücadeleyi benimsemişlerdir.

  • Türk halkını teşkilatlandırmak için bölgelerinde kongreler toplamışlardır.

  • Ortaya çıkmalarında Türk milliyetçiliği vardır; milli mücadelenin temelini atmışlardır.

MİLLİ VARLIĞA ZARARLI CEMİYETLER:

 

1-AZINLIKLAR TARAFINDAN KURULANLAR:

  • A) Mavri Mira Cemiyeti: Amacı Bizans devletini yeniden diriltmek,Ege Bölgesinde çeteler kurarak Yunan işgalini kolaylaştırmaktı.

  • B) Pontus Rum Cemiyeti: Amacı Samsun merkez olmak üzere Doğu Karadeniz’de bir Rum devleti kurmaktı.

  • C) Hınçak ve Taşnak Cemiyeti

AZINLIKLAR TARAFINDAN KURULAN ZARARLI CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ:

  • İtilaf devletlerini destekleyerek işgallerin genişlemesine neden olmuşlardır.

  • Milli Mücadele sırasında Türk halkının işgallere karşı örgütlenmesine engellemeye çalışmışlardır. (Örneğin Trabzon’daki bir Rum matbaası, Trabzonlu Rumlara karşı haklı uyanık olmaya çağıran İstiklal Gazetesini basmamıştır.)

  • Milli Mücadele döneminde ayaklanmalar çıkararak işgallere karşı etkili bir silahlı mücadele yapılmasını engellemişlerdir

2-TÜRKLER TARAFINDAN KURULANLAR:

  • A) Kürt Teali Cemiyeti: Amacı Doğu illerimizi kapsayacak ayrı bir devlet kurmaktı.

  • B) Hürriyet ve İtilaf Fırkası: 1911’de İttihat ve Terakki Cemiyetine karşı kuruldu. Mondros’tan sonra Milli Mücadeye muhalefet etti.

  • C) İngiliz Muhipleri Cemiyeti: Amacı İngiliz mandasını sağlamaktı.

  • D) İslam Teali Cemiyeti: Amacı İngilizlerin desteğini sağlayarak saltanat ve hilafetin devamını sağlamaktı.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

TÜRKLER TARAFINDAN KURULAN ZARARLI CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ:

  • İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri tarafından desteklenmişlerdir.

  • Manda ve Himaye fikrini savunarak işgallere karşı milli birlik ve beraberliğin sağlanmasını engellemişlerdir.

  • Anadolu’da TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaları desteklemişlerdir

     

     

     

     

     

     

     

     

     

Milli Varlığa yararlı cemiyetler bölgesel olarak kurulmuştu. Yani her cemiyet kendi bölgesinin işgalden kurtarılmasına önem veriyordu. Yurdun tamamını kurtarmak amacını güden cemiyet yoktu. Bunun farkında olan Mustafa kemal,birleştirici ve bütünleştirici gücünü kullanarak tüm yararlı cemiyetleri Sivas Kongresinde ANADOLU VE RUMELİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ adı altında birleştirmiştir.

KUVAY-I MİLLİYE: İşgallerin ardından işgale uğrayan bölgelerde halk tarafından oluşturulan silahlı birliklere Kuvay-ı Milliye (Milli Kuvvetler) adı verilir. Düzensiz, disiplinsiz, ihtiyaçlarını halktan karşılayan ve kendi bölgesini kurtarmayı düşünen gruplardır. Kuvay-ı Milliyenin en önemli yararı işgalleri ve düşmanın ilerleyişini yavaşlatmalarıdır. Kuvay-ı Milliye aynı zamanda milleti kurtuluşa götüren ruhu temsil eder. Mustafa Kema, Kuvay-ı Milliyeyi şöyle tanımlamıştır:“Kuvayımilliye, milletin ruhundan ve sonsuza kadar yaşama eve bağımsızlık istediğinde doğmuş bir birliktir ki, o hiçbirşey yok edemeyecektir.”

*Yararlı Cemiyetlerin öncülüğünde çekilen protesto telgrafları ve yurdun her tarafında yapılan mitingler işgallere karşı ilk tepkilerdi. Özellikle İstanbul’da İzmir’in İşgalini protesto etmek için Halide Edip Adıvar’ın da konuşma yaptığı büyük mitingler düzenlendi.

VE MİLLİ MÜCADELE BAŞLIYOR…

ORDU MÜFETTİŞİ:

19 Mayıs 1919Mustafa Kemal’in beklediği fırsat çok geçmeden ortaya çıktı. Doğu Karadeniz’deki Rum çetelerine karşı Türklerin harekete geçmesi İtilaf Devletlerini rahatsız etti. Eğer bölgede olaylara engellenmezse Mondros’un 7. maddesine dayanarak burayı işgal edeceklerini bildirdiler. İstanbul hükümeti 9. ordu müfettişi olarak Mustafa Kemal’i olağanüstü yetkilerle bölgeye gönderdi. Mustafa Kemal’den beklenen bölgedeki durumu incelemesi ve gerekli tedbirleri almasıydı. Mustafa Kemal’in amacı ise Anadolu’ya geçerek Milli Mücadeleyi başlatmaktı.

Mustafa Kemal, 9. ordu müfettişi olarak 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile ayrıldı. Bandırma Vapurunda Mustafa Kemal Paşa’dan başka 22 kurmay, 25 er ve erbaş, 8 katip ve müşavir, 21 gemi personeli olmak üzere toplam 76 kişi bulunuyordu. 19 Mayıs 1919’sa Samsun’a ayak bastılar. Samsun’da güvenliği sağlayan, hazırladığı bir raporu İstanbul’a gönderen Mustafa Kemal hemen arkasından ordu ile temas kurdu. Özellikle askerlerini dağıtmayan iki komutan olan Erzurum’daki Kazım Karabekir ve Ankara’daki Ali Fuat Paşa’ya telgraf çekerek kendisi ile iletişime geçmelerini istedi. Böylece düzenli askeri birlikleri mücadele için kullanmak için ön hazırlık yapıyordu. Samsun, İngiliz işgali altında olduğu için burada milli mücadele için rahat çalışmayacağını düşünen Mustafa Kemal, Samsun’un ilçesi HAVZA’ya geçti.

HAVZA GENELGESİ (28 Mayıs 1919)

Mustafa Kemal Havza’da hazırladığı bir genelgeyi valiliklere, komutanlara ve Anadolu’daki milli kuruluşlara gönderdi.

HAVZA GENELGESİ İLE MUSTAFA KEMAL MİLLİ BİLİNCİ UYANDIRMAK VE HALKI HAREKETE GEÇİRMEK İÇİN ;

  • 1-Yurdun her tarafından protesto mitingleri düzenlenmesini istemiştir.(Bu amaçla ilk miting Havza’da yapılmıştır)

  • 2-İtilaf devletlerine protesto telgrafları çekilmesini istemiştir.

  • 3-Gerekirse silahlı mücadele için çetelerden yararlanılmasını istemiştir.

  • 4-Düzenli ordunun dağıtılmaması gerektiğini ifade etmiştir.(KAZIM KARABEKİR’E ÇEKTİĞİ TELGRAFTAN MUSTAFA KEMAL’İN SİLAHLI MÜCADELE İÇİN PLANLAMA YAPTIĞINI RAHATLIKLA ANLAYABİLİRİZ.)

ÖNEMİ VE SONUÇLARI: Havza Genelgesinin arkasından Mustafa Kemal 8 Haziran 1919’da İstanbul’a çağrıldı. Bu çağrıya net cevap vermedi. Ama zamanının azaldığını anladı. Havza’da da güvende olmadığını hissedince Amasya’ya geçmeye karar verdi.

ÖNEMİ VE SONUÇLARI: Havza Genelgesinin arkasından Mustafa Kemal 8 Haziran 1919’da İstanbul’a çağrıldı. Bu çağrıya net cevap vermedi. Ama zamanının azaldığını anladı. Havza’da da güvende olmadığını hissedince Amasya’ya geçmeye karar verdi.

AMASYA GENELGESİ

12 Haziran 1919’da Amasya’ya gelen Mustafa Kemal burada halk tarafından büyük coşkuyla karşılandı. Buraya arkadaşları Rauf Bey, Refet Bey, Ali Fuat Paşa’yı da davet eden Mustafa Kemal onlarla Milli Mücadele’nin planlamasını yaptı. Mustafa Kemal’in hazırladığı metin Rauf Bey, Refet Bey, Ali Fuat Paşa ve Kazım Karabekir’in de telgrafla onayı alındıktan sonra genelge olarak telgraf yoluyla tüm yurda duyuruldu. Genelgenin maddeleri şöyleydi:

  • -Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir. (Kurtuluş Savaşının Gerekçesi)

  • - İstanbul hükümeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor. (Kurtuluş Savaşının gerekçelerinden birinin de İstanbul Hükümetinin millete karşı görevini yerine getirememesi)

  • -Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. (Kurtuluş Savaşının Yöntemi ve amacı)

  • -Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için, her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir. (Kurtuluş Savaşı kişisellikten çıkartılarak kurumsallaştırılmıştır. İlk defa milli bir kurulun varlığından bahsedilmiştir.)

  • -Anadolu’nun her bakımdan en güvenilir yeri olan Sivas’ta hemen milli bir kongre toplanması kararlaştırılmıştır.

  • -Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkılması gerekmektedir. (Milletingüvenini kazanmış, Milli Mücadele taraftarı kişilerin seçilmesine çalışılmıştır)

  • -Her ihtimale karşı bu mesele milli bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar. (İstanbul hükümetinin ve İtilaf devletlerinin Sivas Kongresini engellemeye yönelik faaliyetlerine karşı önlem alınmıştır)

     

     

     

     

     

     

     

     

     

GENELGENİN ÖNEMİ:

  • Kurtuluşu Savaşının AMACI, GEREKÇESİ ve YÖNTEMİ Amasya Genelgesinde belirtilmiştir.

  • Bu genelge Kurtuluş Savaşı için atılmış ilk önemli adımdır.

  • Milli Mücadelenin topyekun bir mücadele olduğu konusuna vurgu yapılmıştır.Türk milletinin milli egemenliği ancak kendi gücü ve çabasıyla kazanabileceğine dair bir çağrı niteliğindedir.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

ASKERLİKTEN İSTİFA:

Amasya Genelgesi’nin yayınlanması üzerine İtilaf Devletlerinin tepkileri iyice arttı. Mustafa Kemal’in derhal çağrılması için İstanbul Hükümetine baskı yaptılar. 7-8 Temmuz 1919 gecesi saray tarafından kendisine bir telgraf çekilen Mustafa Kemal’den İstanbul’a dönmesi istendi. Mustafa Kemal reddetti. Bunun üzerine “O halde resmi göreviniz sona ermiştir.” denildi. Mustafa Kemal’de 8 Temmuz 1919 gecesi askeri ve resmi görevinden istifa ettiğini bildirdi. Artık sivil biriydi. Gücünü milletten alacaktı. İstifa ederek milletinin menfaatini herşeyin üstünde tuttuğunu göstermiş oldu.

ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz-7 Ağustos 1919)

 

Mustafa Kemal, Amasya Genelgesinin arkasından Kazım Karabekir ile buluşmak üzere Erzurum’a geldi. Askerlikten istifası da bu şehirdeyken oldu. Sivil olmasına ve hiçbir yetkisi olmamasına rağmen Kazım Karabekir’im “Emrinizdeyim Komutanım!” sözü Milli Mücadelenin tartışılmaz lideri olduğunu gösterdi. Bu söz Milli Mücadelenin kaderini etkiledi. Mondros’un 24. maddesi gereğince Doğu Anadolu’da kurulması düşünülen bir Ermeni Devletine karşı alınacak önlemleri tartışmak üzere Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından Erzurum’da bir kongre düzenlendi. Bu kongreye Mustafa Kemal de davet edildi. Kongreye daha çok doğu illerinden (Erzurum, Trabzon, Sivas, Van ve Bitlis) gelen 57 delege katıldı. Mustafa Kemal de Erzurum Delegesi ile katıldı ve kongrenin açıldığı gün Mustafa Kemal oyçokluğu ile kongre başkanlığına seçildi.

ERZURUM KONGRESİNDE ŞU KARARLAR ALINDI…

 

1-Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz. (Milli sınırlar kavramıyla Türklerin çoğunlukta olduğu yerler ifade edilerek Türk vatanının bölünmez bir bütün olduğu vurgulanmıştır.) 2- Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve İstanbul Hükümeti’nin dağılması hâlinde, millet topyekün kendisini savunacak ve direnecektir.(İşgallere karşı direniş hareketlerinin birleştirilmesi amaçlanmıştır.) 3- Vatanı korumaya ve istiklâli elde etmeye İstanbul Hükümeti muktedir olamadığı takdirde bu amaca ulaşmak için geçici bir Hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri millî kongrece seçilecektir. Kongre toplanamazsa, bu seçimi Heyet-i Temsiliye (Temsilciler Kurulu)yapacaktır. (İstanbul Hükümetinin teslimiyetçi politikası nedeniyle böyle bir karar alınmıştır.) 4- Kuvâ-yı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve millî İradeyi hâkim kılmak temel ilkedir. (Milli bağımsızlık ve millet egemenliği temel amaç olarak belirlenmiştir.) 5- Hıristiyan azınlıklara siyasî hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.(Azınlıkların bağımsız devlet kurmak istemelerine karşı çıkılmıştır.) 6- Manda ve himaye kabul olunamaz. (Tek koşul tam bağımsızlıktır.) 7- Millî Meclisin derhal toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktır. (Halkın yönetim üzerindeki etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır.)

ÖNEMİ:

  • 1-Toplanış açısından bölgesel aldığı kararlar bakımından ulusal bir kongredir.

  • 2-Kongrede alınan kararları uygulamak amacıyla 9 kişiden oluşan Temsil Heyeti burada oluşturuldu ve başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Bu heyet milleti temsil edecek ve hükümet gibi çalışacaktı.

  • 3-Manda ve himaye ilk kez Erzurum Kongresinde reddedildi.

  • 4-İlk kez milli sınırlardan bahsedilmiştir.

  • 5-Azınlıklara yeni haklar verilemeyeceği belirtildi.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

Damat Ferit Paşa’nın istifası

 

Sadrazam Damat Ferit Paşa, Milli Mücadeleyi engellemek için elinden geleni yapıyordu. Düşman işgalini kayıtsız şartsız kabul etmişti. Bırakın karşı koymayı işgale karşı koyulmaması için önlem almıştı. İstanbul’daki vatansever komutanların, yazarların, şairlerin tutuklanmasını sağlamıştı. İngilizlerin sözünden çıkmıyordu. Mustafa Kemal’in tutuklanması için çaba gösteriyordu.

Mustafa Kemal, Damat Ferit Paşa’nın tutumunu ve yapmak istediklerini bir telgrafla padişaha bildirmek istedi. Bu girişim Damat Ferit Paşa tarafından engellendi. Padişaha iletmek istediği telgrafın engellenmesi üzerine Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti ile tüm iletişimin kesilmesini istedi. Böylece, bundan sonraki tüm resmi belgelerin Sivas’taki Temsil Heyetine gönderilmesini istedi. Yazışmalar da aynı heyet ile yapılacaktı.

Ankara-İstanbul arasındaki iletişim kesilmişti. Bu durumdan etkilen Damat Ferit Paşa, Sadrazamlık görevinden istifa etmek zorunda kaldı. (30 Eylül 1919) Damat Ferit Paşa istifa edince yerine Ali Rıza Paşa sadrazam oldu. Kendisi Milli Mücadeleye daha ılımlı bakan biriydi. Ali Rıza Paşa yeni hükümeti kurmuştu. Yeni hükümetteki çoğu üye aslında Milli Mücadele’yi destekliyordu. Mustafa Kemal yeni hükümeti kuran Ali Rıza Paşa’ya bir telgraf çekerek Erzurum ve Sivas Kongresinde alınan kararlara uyarsa Kuvay-ı Milliye’den yardım göreceğini bildirdi. Temsil Heyeti ile Ali Rıza Paşa arasında görüşmeler başlamıştı. Her iki taraf telgrafla isteklerini birbirine bildiriyordu. Bu uzun telgraflaşmaların sonucu her iki taraf arasında görüşme yapılmasına karar verildi.

 Ali Rıza Paşa’nın amacı Mustafa Kemal ile uzlaşmaktı. Mustafa Kemal’in amacı ise Milli Mücadele’yi, vatanın içinde bulunduğu durumun ciddiyeti İstanbul Hükümetine

anlatmaktı. Görüşme için Amasya seçildi. Ali Rıza Paşa, Anadolu’ya Bahriye Nazırı görüşme için (Deniz Bakanı) Salih Paşa’yı gönderdi. Temsil heyetini ise Mustafa Kemal, Rauf Bey ve Bekir Sami Bey temsil edecekti.

TEMSİL HEYETİ ANKARA’DA…

 

(27 ARALIK 1919)

 

Mustafa Kemal, kısa sürede ulusal bilincin oluşmasını sağlamıştı. Milli birlik ve bütünlüğün önemli olduğunu yaptığı çalışmalarla göstermişti. Temsil Heyeti üyeleri Sivas’ta bir süre kaldıktan sonra Ankara’ya gitmeye karar verdiler. 27 Aralık 1919’da Temsil Heyeti üyeleri Ankara’ya geldi. Halk onları coşkuyla karşıladı. Temsil Heyeti bundan sonraki çalışmalarını Ankara’dan yürütecekti

Temsil Heyeti Neden Ankara’yı seçti?

 

Temsil Heyeti’nin Ankara’yı seçmesinin nedenleri şunlardı.

 

  • *Batı Cephesine yakın olduğu için gelişmeleri yakından izlemek.

  • *İstanbul’a yakın olduğunu için buradaki gelişmelerden haberdar olmak.

  • *Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra şehrin işgal edilmemiş olması.

  • *Şehrin demiryolu ve karayolunun kesişme noktasında olması.

  • *Şehrin güvenli bir konumda bulunması.

  • *Ankaralıların Milli Mücadeleye büyük destek vermesi.

SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİNİN AÇILMASI VE MİSAK-I MİLLİ

 

İstanbul hükümeti Amasya Görüşmelerinde alınan kararlardan sadece bir tanesini kabul etti. Mebusan Meclisinin açılması için yurt genelinde seçimler yapıldı. Seçimi çoğunlukla Müdafaai- Hukuk Cemiyetinin üyeleri kazandı. Mustafa Kemal de Erzurum’dan milletvekili seçildi. Fakat Mustafa Kemal meclisin İstanbul’da açılmasına karşı çıkıyordu. Çünkü İstanbul işgal altınaydı. Burada açılacak mecliste milletvekillerinin bağımsız karar almaları zordu. Padişah ise meclis üzerinde otoritesinin kaybolacağını düşünerek meclisin İstanbul dışında açılmasına izin vermedi.Meclisin açılmasının temel nedeni İtilaf devletlerinin Osmanlı ile yapacağı antlaşmanın şartlarını belirmekti.

MİSAK-I MİLLİ KARARLARI:

 

(28 Ocak 1920)

  • Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında işgal altında olmayan Türk vatanının tümü ayrılmaz bir bütündür. [Yorum: Milli sınırlar çizilerek ülke bütünlüğü vurgulanmıştır. ]

  • Osmanlı Devletinin yalnızca Arap çoğunluğu bulunan ve Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanması sırasında İtilaf Devletleri ordularının işgalinde olan Arap memleketlerinin durumu, halkın serbestçe verecekleri oya göre tespit edilmesi gereklidir.

  • Batı Trakya’nın durumunun tespitinde halkoyuna başvurulmalıdır. [Yorum: Çoğunluğu Türk olmasına güvenilmiştir.]

  • Kendi istekleriyle ana vatana katılmış olan Kars, Ardahan ve Batum için gerekirse halkın oyuna başvurulmalıdır. [Yorum: Çoğunluğu Türk olmasına güvenilmiştir.]

  • İstanbul ve Marmara denizinin güvenliği sağlandıktan sonra Boğazların dünya ticaretine ve ulaşımına açılması sağlanacaktır.

  • Müslüman olmayan azınlıkların hakları komşu ülkelerdeki Müslüman halkı da aynı haktan yararlanmaları koşuluyla kabul edilecektir.

  • Milli ve ekonomik gelişmemizi mümkün kılmak amacıyla siyasi, adli, mali gelişmemize engel olankapitülasyonlar kaldırılmalıdır.

MİSAK-I MİLLİ’NİN ÖNEMİ:

Misak-ı Milli, Mustafa Kemal’in fikirlerinin ve Sivas Kongresi kararlarının, Osmanlı parlamentosunca kabul edilmesidir.

  •  İtilaf Devletleri ile yapılacak barışın esasları dünyaya duyurulmuştur.

  •  Misak-ı Milli Türk vatanının sınırlarını belirliyordu. Vurgulanan VATANIN PARÇALANMAYACAĞIDIR.

  •  Ulusal egemenlik ve bağımsızlığın önemli olduğu açıkça ifade ediliyordu. Bu kararlar ile yurdumuzun işgaline açıkça karşı çıkılıyordu.

  •  Bağımsızlık için her şeyin yapılacağı açıkça belirtiliyordu.

  •  Sivas Kongresinden sonra ilk siyasal zaferdir

MİSAK-I MİLLİ SINIRLARIMIZ VE GÜNÜMÜZDEKİ SINIRLARIMIZ

MİSAK-I MİLLİ’NİN SONUÇLARI:

 

Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Misak-ı Milliyi kabul etmesini İtilaf devletlerini rahatsız etti. 13 Kasım 1918’de fiilen işgal ettikleri İstanbul’u bu sefer 16 Mart 1920’de resmen işgal ettiler. Milletvekillerinin çoğunu tutukladılar bir kısmını da Malta’ya sürdüler.Karakolları basarak askerlerimizi şehit ettiler. Mustafa Kemal’in İstanbul’un işgal haberini Manastırlı Hamdi tarafından kendisine çekilen telgrafla aldı. (Mustafa Kemal’in Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da

toplanmaması uyarısında ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Bu onun İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ’nü gösterir.

EGEMENLİK MİLLETİNDİR

İLK TBMM’NİN AÇILMASI: (23 NİSAN 1920)

 

İstanbul resmen işgal edildikten sonra Son Osmanlı Mebusan Meclisi kapatılmıştı. Gelişmeler üzerine Mustafa Kemal, valilere ve komutanlara bir genelge gönderdi. Bu genelgede hemen seçimlerin yapılmasını istedi.“Ankara’da olağanüstü yetkiler sahip” bir meclisin açılacağını bildirdi. Seçimler yapıldı. Kendisi de Ankara Milletvekili seçildi. Meclis 23 Nisan 1920’de törenle açıldı. Mebusan Meclisinin kapatılmasının arkasından Ankara’ya gelenler milletvekilleri de milletvekili kabul edildi. Meclisin açıldığı ilk gün yaşlı sıfatıyla başkanlığı ve ilk konuşmayı Sinop Milletvekili Şerif Bey yaptı.

24 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Meclis Başkanlığına seçildi. Aynı gün mecliste şu kararlar alındı.

1-TBMM yasama ve yürütme yetkisine sahiptir. (YORUM: yasama, yürütme, yargı yetkisinin tek bir kurumda toplanması GÜÇLER BİRLİĞİ İLKESİ’dir. Bu ilkenin benimsenmesinin en önemli nedeni olağanüstü koşullarında hızla karar almak ve uygulamaktı.)

 

2- Meclisten seçilecek bir heyet meclise vekil olarak hükümet işlerini yürütür. Meclisin başkanı hükümetin de başkanıdır. 2 Mayıs 1920’de ise 11 bakandan oluşan ilk hükümet oluşturulmuştur. Meclis hükümeti sistemi ile çalışıldığı için bu hükümete TBMM HÜKÜMETİ adı verilir.

 

TBMM’nin açılmasıyla Temsil Heyeti’nin görevi sona ermiştir.

 

UNUTMAYIN!!!

 

TBMM’nin açılmasının temelinde (ULUSAL) MİLLİ EGEMENLİK vardır.

İLK TBMM’NİN ÖZELLİKLERİ:

 

1- 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla milli egemenliğe dayalı yeni TÜRK DEVLETİ kurulmuştur. (Türkiye Devletinin kuruluş tarihi 23 Nisan 1920’dir.)

2-Birinci TBMM’nin görevi bağımsızlığı sağlamak ve devletin otoritesini güçlendirmekti. Bu yüzden öncelik kurtuluşa verilmiştir.

3-İlk TBMM’de milletvekili sayısı 390 kişiydi. Ama meclis 155 milletvekili ile açıldı. Bunun nedeni bazı milletvekillerinin subay, komutan,vali, müdür, müsteşar olmaları ve devlet işlerini yürütmek için görevlerinin başında olmalarıydı. İlk TBMM’de yaşları, eğitim düzeyleri, meslekleri, geldikleri yerler birbirinden farklıydı. Bu bakımdan tam bir MİLLİ MECLİS kimliğindeydi. Meclisin temeli MİLLİ EGEMENLİK ve TAM BAĞIMSIZLIK ilkelerine dayanıyordu.

Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920’de TBMM Başkanı seçilmiş ve bu görevini Cumhurbaşkanı seçildiği 29 Ekim 1923’e kadar sürdürmüştür.

BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İSYANLARA KARŞI

*TBMM’nin açılış hazırlıklarının yapıldığı dönemde Damat Ferit Paşa İtilaf Devletleri tarafından tekrar sadrazamlığa getirildi. Damat Ferit Paşa, Anadolu’daki Milli Mücadele’yi durdurmak için İngilizlerin de desteğini alarak harekete geçti. Şeyhülislam’dan Mustafa Kemal’i ve Milli Mücadele’ye katılanları padişaha karşı gösteren bir fetva aldı. Bu fetva Anadolu’nun her yerine dağıtıldı. Ayrıca yerel ayaklanmalar el altından desteklendi. Onlarından sonuç getirmeyeceği anlaşılınca Kuvay-ı İnzibatiye adı verilen bir ordu kurdu. Bu ordu Kuvay-ı Milli’ye engellemek, Kuvay-ı Milliye’ye karşı ayaklananları desteklemek için kurulmuştu. Başlayan isyanlar TBMM’yi uzun süre uğraştırdı. Düşmanla mücadele edileceği yerde kardeş kanı dökülmesine ve Kurtuluş Savaşının kazanılmasının gecikmesine neden oldu.

 

 

Ayaklanmaları kimin çıkardığına göre şu bölümlere ayırabiliriz:

AYAKLANMALAR

  • 1-İstanbul Hükümetinin çıkarttığı ayaklanmalar (Kuvay-ı İnzibatiye ve Anzavur Ayaklanmaları)

  • 2-İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletlerince ortaklaşa çıkartılan ayaklanmalar (Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı, Yozgat, Afyon, Konya ve Milli Aşiret Ayaklanmaları)

  •  3-Azınlıkların çıkardığı ayaklanmalar (Rum ve Ermeni ayaklanmaları)

  • 4-Milli Kuvvetler komutanlarının çıkardığı ayaklanmalar (Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem ayaklanmaları)

     

     

     

     

     

     

     

     

     

TBMM’NİN İSYANLARA KARŞI ALDIĞI ÖNLEMLER:

 

A-Hıyanet-i Vataniye (Vatana İhanet) Kanununun çıkarılması

İsyanların önlenmesi için TBMM’de 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye (Vatana İhanet) Kanunu çıkarıldı. Bu kanunun çıkarılmasının nedeni işgal güçlerine karşı tek bir vücut olarak mücadele etmek içindi. Bu kanunun ilk maddesi şöyleydi: “TBMM’nin yasallığına karşı ayaklanmaya yönelik sözle, yazıyla ya da doğrudan doğruya bilerek karşı çıkan, yayında bulunan kişiler vatan hanini sayılacaklardır.” Kanunda hangi suçları işleyenlerin vatan haini olacağı ve bunlara ne kadar ceza verileceğini içeren maddeler vardı.

B-İstiklal Mahkemeleri

Hıyanet-i Vataniye Kanununa uymayanların cezalandırılmasını İstiklal Mahkemeleri yapacaktı. Bu mahkemeler 11 Eylül 1920’de kuruldu ve 3 üyeden oluşuyordu. Bu üyeler TBMM’deki Milletvekilleri arasından seçiliyordu. (Bu durum TBMM’nin Yargı yetkisini kullandığını gösterir.) Üyelerden biri başkan seçiliyordu. İstiklal Mahkemeleri isyan bölgelerine giderek hızla görev yaptı. İsyan edenleri cezalandırdı. İsyanların bastırılması ile TBMM’nin otoritesi güçlenmiştir.

C-Halkı bilgilendirme

İtilaf Devletlerinin ve İstanbul Hükümetinin halkı yanlış yönlendirmemesi için 6 Nisan 1920’de Atatürk tarafındanAnadolu Ajansı tarafından kuruldu. Böylece halk doğru bilgilendirilmeye başlandı.

D-Fetvalar alınması

Damat Ferit Paşa’nın Şeyhülislamdan aldığı fetvaya karşı Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin başkanlığında 153 müftünün imzalandığı bir fetva alındı. Bu fetva 5 Mayıs 1920’de tüm camilerde okunup halka duyuruldu. Ayrıca Hakimiyet-i Milliye Gazetesinin 22 Nisan 1920 tarihli sayısında yayınlandı. Fetvada Milli Milli Mücadelenin haklı olduğu, herkesin katılması gerektiği açıklanıyordu.

BARIŞ ANTLAŞMASI MI ÖLÜM FERMANI MI?

*İtilaf Devletleri I. Dünya Savaşından sonra Osmanlı ile ateşkes antlaşması yapmalarına rağmen barış antlaşması yapmak için geciktiler. Peki acaba bBarış Antlaşması neden gecikti?

Mondros Ateşkes Antlaşması: 30 Ekim 1918 / Sevr Barış Antlaşması: 10 Ağustos 1920

 

SAN REMO KONFERANSI (19-26 Nisan 1920):

İtilaf Devletleri, Osmanlı ile yapacakları barış antlaşmasının şartlarını belirlemek istedi. Bu nedenle 19-26 Nisan 1920 tarihleri arasında İtalya’nın San Remo Konferansını topladılar. Bu konferansa Osmanlı’yı da davet ettiler. Konferansa İtalya, Fransa ve İngiltere başbakanları ile Belçika, Yunanistan, Japonya temsilcileri katıldı. Osmanlı adına ise konferansa Tevfik Paşa katıldı. İtilaf Devletleri hazırladıkları barış taslağını Tevfik Paşa’ya sunuldular. Tevfik Paşa barış şartlarını Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya bir mektupla bildirdi. Eğer barış şartları kabul edilirse Osmanlı devletinin yok olacağını belirtti. Barış şartları Osmanlı Bakanlar Kurulu tarafından incelendi. Padişahın onayı ile yeni bir taslak hazırlandı ve konferansa yollandı. İtilaf devletleri bu taslağı kabul etmedi. Sundukları barış şartları Osmanlı tarafından kabul edilmemesi üzerine kabulünü için Yunanlılara ilerleme emri verdiler. Yunanlılar, Balıkesir ve Bursa’yı işgal etti. Trakya’yı da ele geçirdi. Yunanlıların daha da ilerlemesinden çekinen Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa, antlaşmasının kabul edilmesini kararlaştırdı. İstanbul’da toplananSaltanat Şurasında bir kişi dışında (Topçu Korgeneral Rıza Paşa) herkes antlaşmayı onayladı. Osmanlılar “Tamamen yok olmaktansa İstanbul ve Anadolu’da küçük Bir devlet olarak kalmak iyidir” düşüncesindelerdi. Tevfik Paşa başkanlığında bir heyet antlaşmayı imzalamak üzerine gönderildi. Sevr Barış Antlaşması 10 Ağustos 1920’de Paris yakınlarındaki Sevr kasabasında imzalandı.

SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)

 

Toplam 433 maddeden oluşan antlaşmanın bazı önemli maddeleri şunlardır;

*İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak fakat Osmanlı Devleti azınlıkların haklarını gözetmezse elinden alınacak,

*Mondros Ateşkes Antlaşmasının gerekli durumlarda stratejik yerlerin işgalini ömgören 7.; karışıklık halinde altı doğu ilinin işgalini kabul eden 24., Toros tünellerinin işgaline dair 10. , haberleşmenin denetimine dair 12., ve askeri malzeme tahribine air 13. Maddeleri yürürlükte kalacaktır.

YORUM: İtilaf devletleri Osmanlı Devleti’ni teslim alan ve savunmasız bırakan bu hükümleri yürürlükte kalması işe Sevr Antlaşmasının uygulanmasını sağlayacak bir ortam hazırlamak istemişlerdir.

*Boğazlar, her zaman bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak ve ayrı bayrağı ve bütçesi olan Boğazlar Komisyonunun idaresinde bulunacak,

YORUM: Osmanlı Devleti’nin boğazlar üzerindeki egemenlik hakkı sona ermiştir.

*Zorunlu askerlik kaldırılacak. Osmanlı ordusu 15.000’i jandarma olmak üzere en fazla 50.000 kişi olacak. Bu ordunun tank, ağır makineli tüfek, top ve uçağı olamayacak.

YORUM: Osmanlı savunmasız duruma getirilmiştir.

*Kapitülasyonlardan tüm devletler yararlanacak. Osmanlı Devleti savata yenilen devletlere savaş tazminatı ödeyecekti.

YORUM: Osmanlı devleti ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir.

Sevr Antlaşmasına Karşı Mustafa Kemal’in ve Türk Milletinin tutumu:

Osmanlı Anayasasına göre uluslar arası antlaşmaların Mebusan Meclisi tarafından onaylanması gerekiyordu. Son Osmanlı Mebusan Meclisi Misak- Milli’nin kabul edilmesinin ardından dağıtılmıştı. Dolayısıyla Sevr Antlaşması Mebusan Meclisi tarafından onaylanmadığı için hukuken geçersiz bir antlaşmadır.

 

Sevr Antlaşması, Türk Milletine yaşama hakkı tanımıyordu. Ölüm fermanı gibiydi. TBMM, Türk Milleri adına barış antlaşa yapma yetkisinin onun gerçek temsilcisi olan TBMM’de olduğunu vurgulamış, antlaşmayı kesinlikle kabul etmemiş imzalayanları vatan haini ilan etmiştir. Sevr Antlaşması Türk Milleti üzerinde olumsuz bir etki yaratmadı. Aksini vatan işgalden kurtarma azmini kamçıladı.

Türk tarihindeki imzalanan ve uygulanmayan iki antlaşmadan biridir. (Diğeri Ayastefanos)

bottom of page